Organik Tarımda Sertifikasyon

Organik Tarımda Sertifikasyon



Organik tarımda sertifikasyon; birçok ülkenin, organik tarım standartları için iç düzenlemelerini oluşturmasına rağmen genel olarak 1972'de organik tarım organizasyonları için kurulan ve uluslararası bir şemsiye kuruluş olan Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) tarafından belirlenen standartlara dayanmaktadır.

Türkiye'de Organik Tarımda Sertifikasyon



Türkiye’de Organik Tarım Kontrol ve Sertifikasyon yönetmeliği 18.08.2010 Tarih ve 27676 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğe göre kontrol ve sertifikasyon işlemleri; organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek ve sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek ve tüzel kişiler tarafınca yapılmaktadır.

Organik tarımın esasları ve uygulanmasına ilişkin yönetmelik uyarınca üreticilerin uyması gereken yükümlülükler



Organik tarım üretim modelinin içinde olmak isteyen müteşebbis, yönetmeliklere harfiyen uymakla yükümlüdür. Organik tarımda üretim, çok titiz ve dikkatli çalışmaların ürünüdür. Organik tarımın esasları ve uygulanmasına ilişkin yönetmelik uyarınca müteşebbislerin uyması gereken yükümlülükler şunlardır;

1. Bitki Besleme


  • Hayvansal gübreler kompost yapılarak kullanılmalıdır.
  • Dışarıdan sağlanan hayvansal gübre 170 kg N/ha/yıl oranını aşmamalıdır.
  • Kanatlı hayvan gübreleri dekompoze süreci dolup analiz raporları ile kalıntı içermediği belgelendiği durumda kullanılmalıdır.
  • Baklagil türlerinin rotasyon ürünü veya karma kültür ürünü olarak kullanılması ile veya yeşil gübreleme ile toprak azot döngüsü sağlanmalıdır.
  • Mikro besin maddeleri kullanılması mümkündür. Ancak eksikliği konusunda emin olunmalı ve sadece eksik olan element kullanılmalıdır.

2. Tohum, Fide ve Fidan Kaynakları;


  • Tohum organik olmalıdır.
  • Organik tohum önceki yılların üretimlerinden veya organik sertifikalı sağlayıcılardan temin edilebilir.
  • Fakat organik ekimi planlanan ürünün tohumu organik olarak sağlanamıyor ise kimyasal muamele görmemiş konvansiyonel tohum kullanılabilir.
  • Fideler uygun tohumlardan ve mutlaka organik yöntemlerle üretilmelidir.
  • Tüm üretim materyali bölge koşullarına uyumlu, hastalık ve zararlılara karşı dirençli türlerden seçilmelidir.
  • Kısmen GDO’lardan elde edilen, GDO içeren veya GDO’lardan oluşan hiçbir üretim materyali kullanılamaz.

3. Bitki Koruma Yönetimi;


  • Hastalık ve zararlılarla mücadelede dikkate alınacak en önemli nokta hastalık ve zararlıların gelişmesini engelleyecek kültürel mücadelenin etkin bir şekilde uygulanmasıdır.
  • Biyolojik ve biyoteknik mücadele yöntemleri organik tarımda uygulanması gereken çevre dostu mücadele şekilleridir.
  • Arazide faydalı böceklerin yaşam alanları korunmalı, etkinlikleri arttırılmalı, doğal dengenin oluşmasına imkan sağlanmalı ve doğal popülasyonların çoğaltılarak desteklenmelidir. Zararlılarla mücadelede zararlı popülasyonu devamlı kontrol altında tutulmalıdır.
  • İlaçlama yapılması gerekir ise, doğru ilaç, doğru zaman, doğru doz ve doğru teknik göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.
  • İlaçlama yapılmadan önce mutlaka yönetmelik iyice incelenmelidir. Eklerde tanımlanan ilaçlar kullanılmalı ve bunların dışında hiçbir ilaç kullanılmamalıdır.

4. Kayıt ve Etiketleme;


  • Uygulamanın her aşaması kayıtlı ve belgeli olmalıdır.
  • Yapılan her iş günlük olarak kaydedilmelidir.
  • İşletmeye giren çıkan tüm girdilerin kaydı tutulmalı ve belgeleri saklanmalıdır.
  • Hasat ve satışlar kaydedilip belgeleri saklanmalıdır.
  • Ürünler satılmadan önce depolanıyorsa, yasak kimyasallar ve konvansiyonel ürünlerle karışmaması için önlemler alınmalıdır.
  • Depolamada ve sevkiyatta güvenli ambalajlar kullanılmalıdır.

İthal Organik Ürünlerin Türkiye'de Sertifikasyonu



  • Öncelikle ilgili yönetmelik gereği ithalat yapmak isteyen müteşebbis, ulusal mevzuat hükümler gereğince tamamlamakla yükümlü olduğu diğer belgeler ile birlikte Bakanlığın ilgili birimine başvurur.
  • İkinci olarak, ithal edilecek ürünlerin tedarikçilerinin ithal edilecek ülke/ülkelerde organik yönetmelik ve/veya standartlara göre sertifikalı olduğundan emin olunmalıdır.
  • Üçüncü olarak, bu ürünlerin sertifikasyonuna ait ilgili yönetmelik veya standartta yıllık denetim raporlarının “inspection report” alındığından emin olunmalıdır.

  • Ürüne ait orijinal içerik ve etiket bilgileri ilgili ürünlerin sertifikasyonu öncesinde mutlaka talep edilmeli ve yetkilendirilmiş kontrol sertifikasyon kuruluşuna sunulmalıdır.
  • Organik ithal ürünlerin yurtiçinde etiketlenmesinde ise “29/12/2011 tarihli ve 28157 (3.mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği hükümleri ile Bakanlığın ilgili mevzuatında yer alan hükümlerle birlikte Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik ve ilgili değişikliklerinde belirtilen kurallara uyulur.
  • İthalatçının depolama yapması durumunda Madde 32 – (1) (ğ) bendi (1) de belirtilen belgeleri de diğer belirtilen tüm belgeler ile birlikte yetkilendirilmiş kontrol sertifikasyon kuruluşuna sunması zorunludur.

  • Organik ithal ürünlerin depolanması ve taşınmasında 29/12/2011 tarihli ve 28157 (3.mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinin 9 uncu maddesi hükümleri ile Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümlerine uyulur.
  • Tüm bilgi ve belgelerin müteşebbis tarafından yetkilendirilmiş kontrol-sertifikasyon kuruluşuna teslimi sonrasında denetim organizasyonu yapılır. Denetim (ofis, depo, paketleme tesisi, vb.), belgelerin incelenmesi ve ilgili raporlama işlemini takiben sertifikasyon kararı alınır. Organik ürün ithalatı için Kanun ve yönetmeliğe uygunluğunun kabul edilmesi halinde, yeniden sertifikalandırılması yapılır ve organik ürün ithalatı için müteşebbis sertifikası düzenlenir.

Organik Tarımın Tarihi ve Gelişimi



19. Yüzyıl ortalarında konvansiyonel tarım alet ve ekipmanları ve ilk yapay gübreler geliştirilene kadar dünyada binlerce yıldır uygulanan tarıma doğal tarım diyebiliriz.

Yapay gübrelerin ucuz olması, ürün verimliliğine hızlı etki etmesi ve taşımasının kolay olması gibi avantajları sayesinde 19. Yüzyıl başlarında konvansiyonel tarımın gelişmesi çok hızlı oldu. 1940'larda da kimyasal pestisitlerde (kimyasal tarım ilaçları) benzer gelişmeler yaşandı. Tarımda bu döneme “pestisit çağı” denildi.

Konvansiyonel tarım teknikleri, kısa vadede faydalı olsa da, uzun vadede erozyon, genel toprak verimliliğinde düşüş gibi tarımsal yan etkilere ve gıdalara giren toksik kimyasallar nedeni ile de sağlık sorunları endişelerine neden oldu. Bunun üzerine toprak biyolojisi bilim adamları konvansiyonel tarım ile ortaya çıkan sorunlara, yüksek üretim kapasitesini mümkün olduğunca muhafaza ederek çereler aramaya başladılar.

Bu alanda ilk bilimsel çalışma için 1921'de organik hareketin kurucusu ve öncüsü Albert Howard ve eşi Gabrielle Howard, başarılı botanikçilerle Hindistan'da geleneksel tarım yöntemlerini geliştirmek için bir “Bitki Endüstrisi Enstitüsü” kurdu.

Konvansiyonel tarım alet ve ekipmanları ile geleneksel Hint tarım yöntemlerini birleştirerek, mahsullerin rotasyonu, erozyon önleme teknikleri, kompost gübrelerin sistematik kullanımı üzerine kapsamlı çalışmalar yürüttü. 1930’ların başlarında Britanya’ya döndü ve oluşturmaya çalıştığı organik tarım sistemini kamuoyuna anlatmaya başladı.

1940'da Albert Howard, “Bir Ziraat Ahiti” (An Agricultural Testament) adlı eserini yayınladı. Howard'ın çalışması birçok ülkeye yayıldı ve organik tarım üzerine yaptığı bilimsel, karşılaştırmalı ve uygulamalı çalışmalar nedeniyle "organik tarımın babası" olarak tanındı.

Howard'ın çalışmalarıyla yakından ilgilenen JI Rodale, Amerika Birleşik Devletleri'nde 1940'larda Rodale Enstitüsü adı altında hem denemeler ve deneyler yapmak için bir organik çiftlik kurdu. Bu enstitü sayesinde organik tarım ABD’de geniş kitlelerde bir farkındalık oluşturmaya başladı.


Tarımda Küreselleşme



Küresel güçlerin ekonomik destek ve teşvikleri de konvansiyonel tarımın hızla yayılmasına katkı sağladı. 1950’lerdeki Marshall yardımların konvansiyonel tarımı destekleyen bir yardım paketiydi. Tarımda makineleşme, kimyasal ilaç ve gübreler ile kimyasal katkı maddeleri kullanılması dünyada küresel bir strateji haline geldi. Günümüzde halen birçok konvansiyonel tarım alanlarında katı ve sıvı halde Azot ve fosfor içeren kimyasal sentetik gübreler kullanılmaktadır. Bu gübrelerin dikkat ve özen gösterilmeden gerçekleştirilen yaygın kullanımı toprak ve su üzerinde insan eliyle gerçekleştirilen en yaygın çevre kirliliği sebeplerinden birisidir.